Dîvânu Lugâti’t “Türk” Haritası Tanıtım Materyali
Dîvânu Lugâti’t “Türk” Haritası Tanıtım Materyali
........................
İLK TÜRK DÜNYASI HARİTASI: DÎVÂNU LUGÂTİ’T “TÜRK” HARİTASI (*)
(*) Emincan ÜNAL ve Zehra ÇEVLİK’in, 52. TÜBİTAK Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’nda Ankara Bölge 2.si olan “Dîvânu Lugâti’t “Türk” Haritası” başlıklı proje raporundan aktarılmıştır.
GİRİŞ
Dîvânu Lugâti’t Türk’ün çevirisini yapan Besim Atalay, 1985 tarihli çevirisinde son söz olarak şu ifadeleri kullanmaktadır: “Divanü Lugat-it-Türk bir hazinedir; onun üzerinde üç, beş kişinin çalışması yeterli değildir. Divanın üzerinde yüzlerce kişi çalışacak ve her çalışan yeni bir cevher bulacaktır.”
Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t Türk adlı eseri, 2017 yılında UNESCO Dünya Belleği Kütüğü’ne belgesel miras olarak kaydedilmiştir. Eserde, 11. yüzyıldaki Türk illerini gösteren ve tarihî önemdeki ilk Türk dünyası haritası bulunmaktadır. Harita, bir Türk’ün çizdiği ilk dünya haritasıdır. Bu çalışmada 11. yüzyılda Karahanlılar devrinde yaşamış Türk dilcisi Kâşgarlı Mahmud’un yazdığı eşsiz dil hazinesi Dîvânu Lugâti’t Türk’ün cevherlerinden biri olan Türk dünyası haritası tanıtılmaktadır.
Kâşgarlı Mahmud
Mahmud Kaşgarda doğmuştur. Babasının adı Hüseyin’dir. Barsgandan Kaşgara göç etmiş Mahmud’da burada doğmuştur. İyi bir öğrenim görmüş, İslam bilimsel çalışmalarını yakından izlemiştir. Arapça ve Farsçayı da çok iyi öğrenmişti. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş, anadili olan Türkçenin bütün dialektlerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini, göreneklerini yakından izlemiştir. Ayrıca Türk tarihini, coğrafyasını ve folklorunu da çok iyi biliyordu (Atalay, 1940; akt. Tekeli, 1985).
Kâşgarlı Mahmud’un doğum ve ölüm yılı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ancak eserlerini yazdığı dönem göz önüne alındığında on birinci yüzyıl içinde yaşadığı, aynı yüzyılın sonlarına doğru da öldüğü anlaşılmaktadır (Çelik, 2008).
Farklı görüşler bulunmakla birlikte doğum tarihi 1008 yılı, ölüm tarihi ise 1105 yılı olarak kabul edilmektedir.
Dosay Gökdoğan (2016), Karahanlı ailesinden gelen Kâşgarlı Mahmud’un bilgisini artırmak amacıyla Türklerin bulunduğu bölgeleri gezdiğini, Türkçenin bütün ağızlarını yerlerinde öğrendiğini, Türk gelenek ve adetlerini deneyimlediğini belirtmektedir.
Türklük biliminin (Türkoloji) kurucusu, Türk sözlükçülüğünün atası kabul edilen Kâşgarlı Mahmud’u;
- Caferoğlu (1985); Türk dil propagandasının mahir bir üstadı, dev bir dilci filozof, çağının eşsiz bir şahsiyeti ve ilk Doğu bil bilgini,
- Tekeli (1985); vatansever, Türklere hayran, yaptığı işe yürekten inanan bilim adamı,
- Çitgez (2008); Türk bilgini, gelmiş geçmiş dilcilerin en büyüğü olan Türk dilcisi,
- Ülkütaşır (1962); İslam topluluğu içinde Türk’ün büyük bir yeri bulunduğunu bütün gücüyle savunanlardan biri, Türkoloji alanında geniş bilgisi ve incelemesi olan büyük Türk bilgini,
- İlaydın (1995); dilci olduğu kadar metot sahibi bir öğretimci,
- Çelik (2008); çağının sözlük bilimcisi, derlemecisi ve halkbilimcisi,
- İltebir (1995); bir coğrafya bilgini ve harita uzmanı,
- Sarıcaoğlu (2008); ilk Türk dünya haritacısı ve en eski Türk coğrafyacılarından biri,
- Akalın (2008a); ilk sözlükçümüz ve dil bilginimiz, ilk derlemecimiz, ilk Türklük bilimcimiz, on birinci yüzyılın yorulmak nedir bilmeyen araştırıcısı ve ilk Türk coğrafyacısı,
olarak nitelendirmektedir.
Kâşgarlı Mahmud’un günümüze ulaşan tek eseri Dîvânu Lugâti’t Türk’tür.
Kâşgarlı Mahmud bazı konuları, dil bilgisi kitabı Kitabü Cevahiri’n-Nahv fi Lugâti’t-Türk’te ayrıntılı bir biçimde anlattığını yazar. Türk dil bilgisi ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler içerdiğini sandığımız bu kitap ne yazık ki günümüze ulaşmamıştır (“Kâşgarlı Mahmud”, t.y.).
UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu), doğumunun 1000. yıl dönümü dolayısıyla 2008 yılını, “Kâşgarlı Mahmud Yılı” ilan etmiştir.
Dîvânu Lugâti’t Türk
Kâşgarlı Mahmud Divanü Lugati’t Türk’ü 25 Ocak 1072’de yazmaya başlamış ve birkaç defa gözden geçirip yeni ilaveler yaptıktan sonra 12 Şubat 1074’te tamamlamıştır. Ardından da eserini muhtemelen 1077’de Bağdat’ta Abbasi Halifesi Muktedi-Biemrillah’ın oğlu Ebü'l-Kasım Abdullah’a takdim etmiştir (“TDV İslam Ansiklopedisi”, t.y.).
Divanü Lugati’t Türk, Türk milletinin yüceliğini anlatmak, Türk dilinin Arapça’dan geri kalmadığını göstermek ve Araplar’a Türkçe’yi öğretmek maksadıyla kaleme alındığı için Türkçe’den Arapça’ya bir sözlük şeklinde tertip edilmiştir (“TDV İslam Ansiklopedisi”, t.y.).
Bu gün elimizde Divan’ın İran’ın Save kasabasından olup sonradan Şam’a yerleşen Muhammed bin Ebi Bekr bin Ebi’l Feth üs-Savi tarafından 1 Ağustos 1266 yılında kopya edilmiş bir tek nüshası vardır (Tekeli, 1985). Dolayısıyla eserin telifinden yaklaşık ikiyüz yıl sonra kopya edilen metin ve harita söz konusu olmaktadır (Sarıcaoğlu, 2008). Dîvânu Lugâti’t Türk’ün bilinen tek yazma nüshası, İstanbul Fatih Millet Kütüphanesi’ndedir.
Türk dilinin ilk sözlüğü olan Divanü Lugati’t Türk, çeşitli Türk boylarından derlenmiş bir ağızlar sözlüğü karakterini taşımaktadır. Bununla birlikte eser yalnızca bir sözlük olmayıp Türkçe’nin XI. yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı; kişi, boy ve yer adları kaynağı; Türk tarihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve halk edebiyatına dair zengin bilgiler ihtiva eden, aynı zamanda döneminin tıbbı ve tedavi usulleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir eser niteliği de taşımaktadır (“TDV İslam Ansiklopedisi”, t.y.).
Dîvânu Lugâti’t Türk’ü;
- Caferoğlu (1985); Türk dilinin kadim ve en eski bir sözlüğü, 11. yüzyıl Orta Asya Türk dünyasının en sağlam dil ve kültür mirası,
- Kâşgarlı (1995); halkımızı, gençlerimizi Türklük şuuru ve sevgisiyle yetiştirmede çok önemli bir eser,
- Caferoğlu (1974); devrinin Türk dil ve medeniyetini temsil eden, emsalsiz bir hazine,
- Atalay (1985); paha biçilemeyecek kadar değerli bir kitap,
- Donuk (1995) ve Caferoğlu (1985); Orta Asya Türk dünyası ile Bağdat hilafeti arasındaki kültür münasebetlerinin eşsiz bir bağlantısı,
- Tekeli (1985); Türkoloji tarihi bakımından eşsiz bir kitap, bir temel taşı,
- Ülkütaşır (1962); ulusal kültürümüzle ilgili zengin bilgileri kapsayan büyük bir hazine, ansiklopedik bir eser,
- Emet (1995); dünya kültür tarihindeki eşsiz bir eser, mükemmel bir ansiklopedi,
- Çitgez (2008); eşsiz bir kaynak, gezilip görülen; görülüp yazılan bir seyahatname, kusursuz bir eser,
- Genç (1997); kendi türünde en eski Türk sözlüğü, Türk dili ve kültürünün tam manasıyla bir hazinesi,
- Kafalı (1995); kültür hayatımızın vazgeçilmez, mühim, abidevi eserlerinden birisi, olarak tanımlamaktadır.
Kâşgarlının söylediği gibi, hiçbir kimse ondan önce böyle bir yapıt meydana getirmemiştir. Divandan önce Türk dilini yazıya geçiren bir yapıt söz konusu değildir (Tekeli, 1985).
Divanü Lugati’t Türk, UNESCO Türkiye Millî Komisyonunun önerisiyle 2017 yılında Dünya Belleği Kütüğü’ne belgesel miras olarak kaydedilmiştir (“UNESCO Türkiye Millî Komisyonu”, t.y.).
Divan, 11. yüzyıl Türk coğrafyasına ait birçok şehir, kasaba, köy, akarsu, göl, dağ adlarını içine alan, bunların birçoğunu haritada gösteren ve bazıları hakkında kısa bilgiler veren bir coğrafya eseridir (Berbercan, 2017).
Kâşgarlı’nın Dîvânu Lugâti’t Türk adlı eserine eşsizliğini yalnızca içerisindeki bilgiler sağlamamış, dönemi itibariyle oldukça benzersiz özellikler barındıran kendisinin çizdiği harita da bu eşsizliğe katkı sağlamıştır (Hirik, 2019).
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritası
Kâşgarlı Mahmud, haritayı neden çizdiğini Dîvânu Lûgati’t Türk’te şöyle açıklamaktadır: “Türkler aslında yirmi boydur… Her boyun bulunduğu yeri de bildirdim… Bu boylar güney ile kuzey arasında bulunurlar. Bunların her birini şu değrede [dairede] birer birer gösterdim.” “Rum ülkesinden Maçin’e dek Türk ellerinin hepsinin boyu beşbin, eni üçbin fersahtır. Tamamı sekizbin fersah eder. İyice bilinmek için bunların hepsi yeryüzü biçiminde olan daire şeklinde gösterilir. (Atalay, 1985)”.
Resim 1’de Dîvânu Lûgati’t Türk’ün günümüzdeki tek yazma nüshasındaki harita, Resim 2’de Besim Atalay’ın 1985 tarihli Dîvânu Lûgati’t Türk tercümesindeki harita, Resim 3’te Şükrü Halûk Akalın’ın “Binyıl Önce Binyıl Sonra Kâşgarlı Mahmud ve Divanü Lugati’t-Türk” adlı eserindeki harita, Resim 4’te Mehmet Şakir Ülkütaşır’ın “Büyük Türk Dilcisi Kâşgarlı Mahmut” kitabında yer alan Dîvânu Lûgati’t-Türk Haritası, Resim 5’te ise Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Dergisi’nde (Kaşgarlı Mahmut Özel Sayısı) yer alan Dîvânu Lugâti’t Türk Haritası ve Haritadaki Bilgiler yer almaktadır.
Resim 1- Dîvânu Lûgati’t Türk Yazma Nüshasında Yer Alan Harita
Resim 2- Besim Atalay’ın 1985 Tarihli Dîvânu Lûgati’t Türk Tercümesinde Yer Alan Harita
Resim 3- Şükrü Halûk Akalın’ın “Binyıl Önce Binyıl Sonra Kâşgarlı Mahmud ve Divanü Lugati’t-Türk” Adlı Eserinde Yer Alan Harita
Resim 4- Mehmet Şakir Ülkütaşır’ın “Büyük Türk Dilcisi Kâşgarlı Mahmut” Kitabında Yer Alan Dîvânu Lûgati’t-Türk Haritası
Resim 5- Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Dergisi’nde (Kaşgarlı Mahmut Özel Sayısı) Yer Alan Dîvânu Lugâti’t Türk Haritası ve Haritadaki Bilgiler
Kâşgarlı Mahmud, dönemindeki Türk topluluklarının hangi bölgelerde yaşadığını göstermek amacıyla çizdiği bu haritaya bazı ulusların yaşadığı bölgeleri de ekleyerek yeryüzündeki belirli bölgeleri gösteren bir dünya haritası oluşturmuştur (Akalın, 2008b).
Sarıcaoğlu (2008), Dîvânu Lûgati’t Türk’te, “Bunların her biri şu dairede gösterilmiştir” ve “Bunların hepsine Dünya’nın şekli gibi olan dairede işaret ettim, böylece bilinebilirler” şeklinde ifadeler kullanılmasının, haritanın Türk kavim ve bölgelerinin coğrafyasını dünya ölçeğinde göstermek amacıyla meydana getirildiğine işaret ettiğini belirtmektedir.
Kaşgarlı, “Rum ülkesinden Maçin’e dek Türk illerinin hepsinin boyu beş bin, eni sekiz bin fersah eder. İyice bilinmek için bunların hepsi, yeryüzü biçiminde olan daire şeklinde gösterilir.” ifadesi ile yaşadığı yüzyıldaki Türk kabile ve kavimlerinin Orta Asya’daki coğrafi alanlarını ve Türk dünyasının sınırlarını, bir harita üzerinde gösterdiğini belirtir (Adalıoğlu, 2008).
Türk ve dünya haritacılık tarihinde özel bir yeri olan haritanın boyutları, içten 240x300 ve dıştan 240x340 mm’dir (Sarıcaoğlu, 2008). Haritada, Türklerin oturduğu sahalar ile yakın ilişkide bulundukları komşuları belirtildiği halde, ilişkide bulunmadıkları bölgeler gösterilmemiştir (Adalıoğlu, 2007).
Haritada Türklerin yaşadığı şehirler ve bölgeler ayrıntılı bir biçimde gösterilmeye çalışılmıştır (Akalın, 2008b).
Kâşgarlı Mahmud’un meydana getirdiği çalışma, tam olarak dairesel bir dünya haritasıdır. Etrafındaki çemberde saat yönünde güney, batı ve kuzey ve doğu istikametleri Arapça olarak yazılmıştır. Renklendirmelerin anlamı ve karşılıkları da daire dışındaki köşelerde harekeli Arapça ile belirtilmiştir (Sarıcaoğlu, 2008).
Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lûgati’t Türk’te çizdiği harita, Türk coğrafyasını, Türk boylarını ve onlara komşu olan bölge ve milletleri tanıtan ve günümüze gelen ilk Türk dünyası haritasıdır. Harita, diğer İslâm haritalarından farklı olarak, Türklerin yaşadığı coğrafyayı tanıtmak amacıyla çizilmiştir (Adalıoğlu, 2007).
Doğu Türkistan’a ait iki eski Türk haritasının varlığı bilinmesine rağmen, Kaşgarlı’nın ki on birinci yüzyıl Türk yayılımını belirtmesi bakımından, büyük bir değer taşımaktadır (Önder, 2002).
Kâşgarlı Mahmud’un dünya haritası, Çin’den Bizans sınırlarına, Balasagun’dan halifenin oturduğu Bağdâd’a devrin belli başlı kültür merkezlerinde seyahat eden müellifin topladığı malzemeye dayanması sebebiyle özgün özelliklere sahiptir. XI. yüzyıldaki Türk boy ve ülkelerini, eski Türklerin dünya tasavvurlarını göstermesi bakımından da önemlidir (Sarıcaoğlu, 2008).
Divanü Lûgat’ın kendisi gibi, kitaba eklenen harita da değerli bir belgedir. Bu harita dairesel bir haritadır. Kâşgarlı Mahmut, kitabında, birçok memleket ve kavim adları saydığı halde, bu haritada bunlardan birçoğunun yerleri ve adları yazılı değildir (Ülkütaşır, 1972).
Kâşgarlı Mahmut’un bu haritası kitabında söz ettiği XI. yüzyılda Türk kabile ve kavimlerinin Orta Asya’daki coğrafî alanlarını göstermesi bakımından büyük bir değer taşır. Divanü Lûgat’a eklenmiş olan harita, ilk Türk dünya haritası olmak bakımından da ayrıca değer taşır (Ülkütaşır, 1972).
Kaşgarlı Mahmud’un eserine ekli olan Türk Dünyası haritası, onun kitabının metninde bulunmayan birçok bilgiyi ihtiva etmesi itibariyle bir tarih kaynağıdır (Togan, 1985; akt. Adalıoğlu, 2007). Adalıoğlu (2007) ayrıca, İslâm öncesi Türk kültür izlerini taşıyan bir tarih kaynağı olarak nitelendirdiği haritanın amacının, Türk dilinin tespitini mümkün olduğunca görselleştirebilmek olduğunu ve bu yönüyle Dîvânü Lûgâti’t Türk’ün amacıyla örtüştüğünü ifade etmektedir.
Haritanın önemiyle ilgili olarak ilk ifade edilmesi gerekli olan tespit, haritadaki bilgiler dolayısıyla XI. yüzyılda Müslümanların dünyanın kuzeydoğu bölgesiyle özellikle göller ve nehirlerle ilgili bilgilerinin genişlemiş olduğunun anlaşılmasıdır (Sarıcaoğlu, 2008).
Sarıcaoğlu (2008), 1917-1919 yıllarında üç cilt halinde Kilisli Rıfat Bilge tarafından gerçekleştirilen yayımla birlikte asıl haritadan hareket edilerek tekrar çizilen Kâşgarlı’nın dünya haritasının da ilk kez renkli olarak yayınlandığını belirtmektedir.
Ünlü bilgin, Türklerin yerleştikleri geniş toprakların tahmini (kıyas ile) haritasını çizerek bizlere bırakmıştır. Onun “Daire” adını verdiği bu harita günümüze kadar ulaşmıştır (İltebir, 1995).
Kâşgarlı Mahmud, “dâ’ire” sözcüğüyle dünya haritasına/haritaya işaret eder. Dîvânü Lûgâti’t Türk’te “tegre/değre” dâirenin karşılığıdır (Sarıcaoğlu, 2008).
Kâşgarlı Mahmud Avrupalılardan 600 yıl önce yaptığı haritasını dünyanın yuvarlak olduğu yolundaki teoriye göre çizmiştir. O, coğrafi şekil ve varlıkları ifade ederken, şehirleri 360 derecelik çember içinde göstermiştir. Asya Kıt’asının yarım daire şeklinde dağlarını, denizlerini nehir ve göllerini basit geometrik şekillerle göstermiştir (İltebir, 1995).
Bütün dünyanın merkezi olarak izah etmeye çalıştığı Türk coğrafyası ve vatanı; ırmaklarıyla, gölleri, dağları, denizleri ve şehirleriyle ayrıca büyük bir dünya haritası içinde izah edilmektedir. Bu eser o günün coğrafya bilgisinin Türklerde ne kadar üst seviyede olduğunu göstermeye yeterlidir (Kafalı, 1995).
Kâşgarlı’nın haritası, eserinde bahsettiği XI-inci asır Türk kabile ve kavimlerinin, Orta-Asya’daki coğrafik sahalarını göstermesi itibarile çok büyük bir kıymeti haizdir (Caferoğlu, 1974).
Türk tarihi coğrafyasında yer alan, Kâşgarlı döneminde var olan veya bir kısmı artık harabeye dönen şehirler de Kâşgarlı’nın eserinde en doğudan en batıya doğru birer birer izah olunmuştur. Günümüzde bu tarihi Türk şehirlerinin pek çoğu tamamen harabe haline gelmiştir (Kafalı, 1995).
Kâşgarlı Mahmud’un haritasını yuvarlak biçimde çizmesi ve bunu da dünyanın biçimi ile açıklaması, on birinci yüzyılda dünyanın yuvarlak olduğunun Türkler tarafından bilindiğini göstermektedir (“Kâşgarlı Mahmud’un Haritası”, 2018).
Kâşgarlı Mahmud haritayı nasıl çizdiğine veya hangi ölçeği kullandığına dair bir bilgi aktarmamıştır. Isık Göl’ün konumlandırılmasındaki isabet, Kâşgarlı’nın ölçek düşüncesine sahip olduğunu gösterir. Buna rağmen onun belirli bir ölçek dâhilinde hareket ettiği anlaşılamaz (Sarıcaoğlu, 2008).
Ana hedefini Türk topluluklarının gösterilmesinin oluşturduğu ve çizimlerin genelde düz ve konumlandırmaların kısmen itibari olduğu haritada kroki/şema görünümü de belirgindir. Bu bakış açısıyla ve günümüz terminolojisiyle Kâşgarlı Mahmud’un çalışması, Türk coğrafyasına odaklı tematik dünya haritasıdır (Sarıcaoğlu, 2008). Bir nevi “kroki harita” diyebileceğimiz Kâşgarlı’nın dünya haritası coğrafi yönler, istikametler bakımından gayet doğru olduğu için de mühimdir (Kafalı, 1995).
Kaşgarlı Mahmud’un Türk dünyası haritası basit ve plan şeklindedir. İslâm ülkeleri düzenli bir şekilde planlanıp bölgelere ayrılmıştır (Adalıoğlu, 2007).
Kâşgarlı’nın bildirdiğine göre Türklerle meskun alanın uzunluğu 5 bin, genişliği 3 bin fersahtır. Ülkelere ve yüzyıllara göre değişen fersah ölçüleri olmakla birlikte, bir fikir edinmek amacıyla ve 1 fersahın yaklaşık 3 mil veya 5 km. olduğu kabulüyle bir hesaplama yapılabilir. Böylece 25 bin kilometrelik bir uzunluk ve 15 bin kilometrelik bir genişlik söz konusu olmaktadır (Sarıcaoğlu, 2008).
Haritada batıda gösterilen yerler Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları İtil boylarına kadar uzanmaktadır. Güneyde Hint, Sint, Çad, Berber, Habeş, Zenci ülkeleri, doğuda Çin ve Japonya, güneybatıda da Mısır, Mağrip, Endülüs gösterilmiştir (“Dîvânu Lugâti’t-Türk”, t.y). Çok daha genel olarak Kâşgarlı’nın dünya haritası Orta Asya, Çin ve Kuzey Afrika’yı kapsamaktadır (Sarıcaoğlu, 2008).
Kaşgarlı, Türk dünyası haritasında, İslâm dünyasının en batı uç noktasında İspanya (Endülüs)’yı gösteriyor. Ancak Türklerin yaşadığı coğrafyayı Rum ülkesinden başlatıyor ki, burası tam kuzeybatıda gösterilmiş olan haliç (aliç) yani İstanbul’dur (Adalıoğlu, 2007).
Haritanın ana merkez noktasını Türk hükümdarlarının oturdukları Balasagun şehri teşkil etmektedir. Diğer coğrafi adlandırmalar, yer adları ve ülkeler de, haritanın merkezine göre ayarlanmıştır (“Kaşgârlı Mahmud’un Dünya Haritası”, 2014).
Türklerin yaşadığı bölgeler Oğuz ülkesi, Kıpçak ve Oğuz yerleşimleri, Başkırt bozkırları, Ötüken, Horasan, Harezm, Azerbaycan adlarıyla da belirtilmektedir. Haritada renklerle gösterilen deniz, nehir ve dağların yanı sıra Seyhun, Ceyhun, İla, İtil, İrtiş nehirleri, Karaçuk ve Serendip dağları adları anılarak belirtilen coğrafya adlarıdır (“Dîvânu Lugâti’t-Türk”, t.y).
Harita eleman ve sembolleri, İslam haritacılık geleneğini yansıtan dünya haritasında, bu birikimin izleri belirgindir. “Arz-ı Ye’cüc ve Me’cüc”, “Sedd-i Zi’l-karneyn”, “Mahbit-i Âdem aleyhisselâm”, Kâşgarlı Mahmud’un çalışmasındaki İslam coğrafya ve haritacılık geleneğinin en açık yansımalarıdır. Haritanın uzak köşelerine yerleştirilen bu isimler, bilinmeyen bölgelerle ilgili efsanevi konumlandırmalar arasındadır. Dünya haritasındaki “Arz-ı Kilim-Gûşân” yani “kilim kulaklı” insanların memleketi işaretlemesi aynı doğrultudadır (Sarıcaoğlu, 2008).
Kuzey’de soğuk olduğundan insanların oturmasına elverişli olmayan yerler olarak haritada yazılan coğrafya Kuzey Kutbu, güneybatıda, aşırı sıcaklar sebebiyle ikametin mümkün olmadığı bildirilen coğrafya ise Afrika’daki Büyük Sahrâ’dır (Ülkütaşır, 1972; akt. Sarıcaoğlu, 2008). Adalıoğlu (2007) ise buranın Ekvator olduğunu belirtmektedir.
Türk dünyası ile o günün bilinen ülkelerini gösteren bu harita, İslâmî dönem Türk coğrafyasının ve haritacılığının en özgün ürünüdür. Ne yazık ki, günümüze değin bu harita Batılı bilginler tarafından ele alınıp az çok işlendiği halde Türk bilginlerince gereği kadar ilgilenilmemiştir (Adalıoğlu, 2007).
Aynı şekilde, Çitgez (2008) de Kâşgarlı Mahmud ile özdeşleşmiş olmasına rağmen bu harita üzerinde şimdiye dek fazla çalışma yapılmadığını belirtmektedir.
Adalıoğlu (2007), Dîvânü Lûgâti’t Türk’ün tercümesi, edebi ve gramer yönü üzerinde gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok çalışma yapıldığını ancak eserdeki harita üzerinde fazla durulmadığını ifade etmektedir.
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritasında “Belhî Ekolü” Etkisi
Günümüzde Kâşgarlı Mahmud’un dünya haritasının Belhî ekolü olarak bilinen İslam coğrafyacıları tarzını yansıttığı genel bir kabul görmüştür. İslam haritacılığında en önemli geleneği oluşturan Belhî ekol, X. yüzyılda Horasan’da ortaya çıkmış ve adını kurucusu olan el-Belhî (ö. 322/934)’den almıştır. Belhî ekolüne mensup coğrafyacıların çizimlerinde dini ve siyasi etkenler belirleyici olmuştur (Sarıcaoğlu, 2008).
Belhî ekolüne mensup haritacılar, bölgesel haritalarda fizikî sınırları göstererek kendi zamanlarındaki coğrafî sınırları belirlenmiş ülke kavramını ilk defa kullanmışlardır. (Gümüşçü, 2006; akt. Adalıoğlu, 2007).
İslam ülkelerini coğrafi bölgeler esasına göre sınıflandıran ve bu bölgelerin haritalarını çizen Belh coğrafyacıları, coğrafi sınırları belirlenmiş ülke kavramını ilk defa kullanan Müslüman coğrafyacılardır. Çizimlerde kullanılan şekiller sadece dikeyler, yataylar, doksan derecelik açılar, daire kavisler olup gereksiz coğrafi ayrıntılardan arınıktır (Okur vd., 2019).
Belhî geleneği benimseyen haritalar, X. yüzyıldaki İslâm devletlerinin genel görüntüsünü veriyorlardı ve aynı dönemdeki Avrupa haritalarına nispetle daha fazla coğrafya bilgisi içeriyorlardı. Bu gelenekte, karalar ve denizler gerçeğe uymayan geometrik şekiller halinde çizilmiştir. Yine bu haritalarda göller daima yuvarlaktır (Adalıoğlu, 2007).
Belhî ekolünün tesirine rağmen KM’nin [Kâşgarlı Mahmud’un] Türk merkezli bir dünya haritası çizdiği açıktır. Haritanın merkezini Balasagun şehrinin teşkil etmesi, Türklerin meskun bulundukları sahalarla onlara ait göl, şehir ve denizlerin itina ile gösterilmesi bu hususu açıkça gösterir (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014).
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritasında “Yönler”
Haritanın en dışındaki dairede dört ana yönü işaret eden; eş-şark (doğu), eş-şimal (kuzey), el-garb (batı) ve el-cenûb (güney) şeklinde yön isimleri yer almaktadır. Haritanın tepe noktasında doğu, altta batı, sağda güney, solda kuzey yön gösterilmiştir (Adalıoğlu, 2007).
Eski Türk geleneğine bağlı kalarak Kâşgarlı Mahmud, haritasının kenarında yönleri de göstermeyi ihmal etmemiştir. Haritada “Doğu ile Kuzey” ve “Batı ile Güney” aynı hizadadır (Çitgez, 2008). Haritanın esas yön alma noktasını, doğu teşkil etmiştir (“Kaşgârlı Mahmud’un Dünya Haritası”, 2014).
Haritanın yönü ise, güneşin doğduğu tarafı gösteren Doğu’dur. Bu tercihin eski Türk inançlarından kaynaklandığı, Orhun yazıtlarından, Göktürklerden beri asıl cihetin doğu olduğu belirtilir (Sarıcaoğlu, 2008). Adalıoğlu (2007) da asıl yönün Orhun yazıtlarında görülen Türk geleneklerine uygun olarak Göktürklerde olduğu gibi doğu ile başladığını belirtir.
Kâşgarlı’nın haritasının “Eski Türk Yön Sistemi” mantığına uyduğu görülmektedir. Hun İmparatorluğu’nda, Göktürkler’de, Uygur Abideleri’nde bu sistem ortaktır. (Nerimanoğlu, 1996; akt. Çitgez, 2008).
Hirik (2019), eski Türk yazıtlarında yön adlarının kullanımı ile ilgili örnekler vererek bu sistemi; “Yön adları cümlede ne şekilde kullanılırsa kullanılsın hep bir sıralı düzen vardır. Bu düzen şu şekildedir: Doğu (ilgerü), Güney (birigerü), Batı (kurugaru), Kuzey (yırıgaru). Bu sıralı düzen soldan sağa, saatlerin dönüş yönünü göstermektedir.” şeklinde açıklamaktadır.
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritasında “Renkler”
Haritada kullanılan renkler hakkında Adalıoğlu (2007), denizler ve göllerin koyu yeşil renkli, nehirlerin mavi renkli, sıra dağların kırmızı renkli, çöller ve kumluk bozkırların benekli açık yeşil renkli olarak gösterildiğini ve bölgelerin pembe çizgilerle ayrıldığını, şehirlerin ise küçük sarı renkli daireler şeklinde gösterildiğini ve bunun İslâm haritacılarının kullandığı bir teknik olduğunu belirtmektedir.
Haritaya genel hatlarıyla baktığımızda sarı, kırmızı, yeşil, siyah ve mavi -bazı eserlerde haki rengi- renklerinin olduğu dikkati çekmektedir (Çitgez, 2008).
Bu harita renkli olup, burada dağlar kırmızı, nehirler kurşunî, denizler yeşil ve kumluklar da sarı renklerle gösterilmiştir (Ülkütaşır, 1972).
Caferoğlu (1974) da haritada dağların kırmızı, denizlerin yeşil, kumluk sahaların sarı, ırmakların ise mavi renklerle belirtildiğini ifade etmektedir.
Burada sağdan itibaren sırasıyla yeşilin denizleri, gri/boz rengin nehirleri, kırmızının dağları, sarının kumlukları/çölleri gösterdiği bildirilir. Zamanın tahribiyle bazı renk ve yazıların bozulduğu görülmektedir. Açıklanmış olmamakla beraber, içi sarı renkle boyalı ve siyah çerçeveli küçük dairelerle şehir ve bölgeler işaretlenmiştir (Sarıcaoğlu, 2008).
Adalıoğlu (2007), haritanın kolay anlaşılır olması için renklendirildiğini ifade etmektedir.
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritasında “Dağlar”
Renklerle dağların ifade edilişi ilk defa Kâşgarlı Mahmud’un bu eserinde karşımıza çıkmaktadır. Kâşgarlı Mahmud, haritasında “kırmızı” renkle dağları, tepeleri ifade etmeye çalışmıştır. Haritanın sağ alt köşesinde Arap harfleriyle “El-Hamrü’l Cebel” yani “Kırmızı, Kızıl Dağdır” ibaresi yer almaktadır (Çitgez, 2008).
Kırmızı rengin haritaya nasıl dağıldığı dikkati çekmektedir. Düzenli ve paralel bir dağılım söz konusudur. Yuvarlak, düz ve oval çizgilerle dağların yerleşimi ifade edilmeye çalışılmıştır. Kırmızı renkle ifade ettiği oronomik (dağ adları bilimi) anlamın yanı sıra bu rengi sınırları belirtmek için de kullanmıştır (Çitgez, 2008).
İltebir (1995), haritada dağların portakal kabuğu rengi ile gösterildiğini ifade etmektedir.
Haritadaki dağlık alanların isimleri, iki istisna dışında verilmemiştir. Haritada yalnızca Karaçuk ve Serendib dağlarının isimlerine yer verilmiştir.
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritasında “Denizler ve Göller”
Kâşgarlı Mahmud haritasında “yeşil” renkle denizleri ifade etmeye çalışmıştır. Haritanın sağ üst köşesinde Arap harfleriyle “El-Hudrü’l Bihar” yani “Yeşil, denizdir” ibaresi yer almaktadır (Çitgez, 2008).
Kâşgarlı Mahmud, haritasında denizleri “yeşil” renkle gösterirken; “yaş” kelimesinin ıslaklık, sululuk anlamlarını neşrettiği görülmektedir (Çitgez, 2008).
İltebir (1995), haritada denizlerin “ot rengi yeşil” ile gösterildiğini ifade etmektedir.
Dairevî şekilde çizilmiş olan haritanın en dışında tüm dünyayı çevreleyen bir deniz (okyanus) yer almaktadır. Kuzeyde Hazar denizi yani, Bahrü’l-Âbiskün veya Âbeskun Denizi ile Aral Gölü su damlası şeklinde çizilmiş ve muhtemelen Hazar Denizi’nin alt yarısı ile Aral Gölü bütünleştirilmiştir. Balkaş gölü, Hazar Denizi’nin kuzey doğusunda üçgen olarak gösterilmiştir (Adalıoğlu, 2007).
Güneyde, koni biçimindeki deniz kesiti Bengal Körfezi denizini işaret ediyor olmalı. Haritada Karadeniz ve Akdeniz hiç yer almamıştır. Ancak en kuzeybatıda Rum ülkesinin başlangıç yeri olarak Haliç gösterilmiş; muhtemelen bundan Marmara Denizi kastedilmiştir (Adalıoğlu, 2007).
Haritanın tam ortasında nehirleri olan bir göl görünmektedir ve tamamıyla dağlık alanlarla çevrilmiştir. Burası Isık Göl olmalıdır. Balasagun ve Barskan şehirleri arasında göl işaretlenmiştir. Isık Göl her taraftan, özellikle güneye doğru genişleyen dağlık alanlarla çevrilmiştir (Adalıoğlu, 2007).
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritasında “Irmaklar”
Kâşgarlı Mahmud haritasında “boz” renkle ırmakları ifade etmeye çalışmıştır. Haritanın sol üst köşesinde Arap harfleriyle “El-Guburü’l Enhar” yani “Boz ırmaktır, Nehirler Hakidir” ibaresi yer almaktadır. Boz, haki renkleri, haritada mavi bir rengi karşılamaktadır (Çitgez, 2008).
Kâşgarlı Mahmud, ırmakları gök mavisi ile direk akla ilk gelen mavi renkle verirken; denizleri yeşil ile “yaş” anlamıyla vermiştir. İlk bakışta deniz ve ırmakların rengi aynıdır; ancak Kâşgarlı Mahmud, mavinin koyu, orta, açık tonlarının yerine farklı iki rengi kullanmıştır (Çitgez, 2008).
Haritada; Seyhun, Ceyhun, Yamar, İtil, İrtiş ve İla nehirlerine ismen yer verilmiştir.
Haritanın alt yarısının neredeyse tamamı iki adet paralel akan nehir tarafından bölünmüştür. Bu nehirlerden biri, haritada da yazıldığı gibi kaynaklarını doğu sınır dağları olan Tibet’ten alan Ceyhun, Oxus ya da Amu Derya; diğeri, Seyhun Nehri yani, Jaxartas veya Sir Derya’dır. Nehir haritada görülmektedir, ancak yine de Seyhun adı yanlışlıkla ya da anlamsızca İndus’un yanında yazılmıştır (Adalıoğlu, 2007).
Kuzeyde İdil Nehri (Volga), Kıpçakların bölgesinden doğmakta ve Hazar denizine akmaktadır. Hind bölgesindeki nehir İndus’tur. O da güneydeki sınır dağlarından doğmakta ve haritayı çevreleyen denize (okyanusa) dökülmektedir (Adalıoğlu, 2007).
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritasında “Yerleşim Yerleri, Ülkeler, Kumluklar, Çöller”
Sarı renk, Arap harfleriyle haritanın sol alt köşesinde “Es-Süfrü’r Rimal” yani “Kumlar, çöller bakır rengi” olarak ifade edilmiştir (Çitgez, 2008).
İltebir (1995) de, haritada kumlukların sarı renk ile gösterildiğini ifade etmektedir.
Adalıoğlu (2007), kumluk bozkırlar ile çöllerin benekli açık yeşil renkli olarak gösterildiğini ve haritada belirtilen çöllerden Batıda gösterilenin büyük Fars (İran) Çölü, Kuzeyde gösterilenin ıssız Sibirya stepleri ve Güneyde gösterilenin ise Hint Çölü olabileceği tahmininde bulunmaktadır. Adalıoğlu (2007) aynı zamanda, haritada Çin’in kuzey orta kısmında gösterilen ve “İçinde suyun yok olduğu bozkır ve kumlar” diye adlandırılan yerin Gobi çölünü işaret ettiğini düşünmektedir.
Kâşgarlı Mahmud, sarı renkle kumlukları gösterdiğini söylemiş olsa da bu rengi şehir merkezlerinin gösterimi için kullandığı dikkati çekmektedir (Çitgez, 2008). Sarı renkli dairelerle işaretlenmiş bazı yerleşim yerlerinin adları yazılmamıştır. Haritada tüm şehir ve bölge adlarının çevirileri yapılsa da, günümüzde hangi yerin karşılığı olduğunu tespit oldukça güçtür (Sarıcaoğlu, 2008).
Adalıoğlu (2007), haritanın batı ve güneybatısında yer alan bölgelerin/ülkelerin pembe çizgilerle birbirinden ayrıldığını belirtmektedir.
Haritanın batı ucu Kıpçak ve Frenklerin ülkelerine kadar uzanır. Güneyde Hint, Sint, Çad, Berber, Habeş, Zenci ülkelerine uzanır. Doğuda Çin ve Japonya, güneybatıda ise Mısır, Mağrip, Endülüs gösterilmiştir. En az hata yapılan bölgeler her zaman Türk yurtları olmuştur. Bu da Kaşgarlı’nın Türk topraklarına olan aşinalığını göstermektedir (Aydın, t.y.).
Haritanın merkezinde yani dağlarla çevrili ilk dikdörtgen içinde yalnızca Isık Göl yakınındaki Barsgân şehri yer almaktadır. Kaşgarlı Mahmud, Barsgân boyuna mensuptur (Adalıoğlu, 2007). Kâşgalı Mahmut’un babası, kendi yazdığına göre, Barsgan’lıdır (Ülkütaşır, 1962).
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritasında “Sedd-i Zülkarneyn”
Dîvânu Lugâti’t Türk haritasında yer alan “Sedd-i Zülkarneyn” ile kastedilenin ne olduğu hakkında iki farklı görüş bulunmaktadır.
Türk Dil Kurumu internet sitesindeki Dîvânu Lugâti’t Türk veri tabanında yer alan bilgilerde söz konusu seddin, Çin Seddi’ni gösterdiği belirtilmektedir. Tekeli (1985) de bu seddin Çin Seddi olduğunu ve Kâşgarlı’nın; bu seddin, yüksek dağların ve denizin Yecüc ve Mecüc’lerin dillerinin öğrenilmesini engellediğini belirttiğini ifade etmektedir. Aynı şekilde Akalın (2008) da bu duvarın Çin Seddi olduğunu ve Çin Seddi’nin bu ülkelerde yaşayan ulusların dillerinin bilinmesini de engellediğini yazdığını belirtmektedir.
Diğer yandan Adalıoğlu (2007) ise haritanın güneyinde gösterilen “Sedd-i Zülkarneyn” ifadesindeki Zülkarneyn ile Büyük İskender’in kastedildiğini ve bu seddin İskender duvarını gösterdiğini belirtmektedir.
Dîvânu Lugâti’t Türk Haritası: Japonya’nın Gösterildiği İlk Dünya Haritası
Kâşgarlı Mahmud’un haritasında öne çıkarılan diğer bir özellik, ilk kez Japonya’ya doğru bir belirleme ile bütün olarak işaret edilmesidir (Sarıcaoğlu, 2008). Kâşgarlı Mahmud’un hem eserinde hem de çizdiği haritada Japonya’ya yer vermesi, haritanın önemini bir kat daha artırmaktadır. Kâşgarlı Mahmud, Japonya’yı doğuda bir ada olarak göstermiş ve Cabarka adıyla anmıştır (“Dîvânu Lugâti’t-Türk”, t.y).
Japonya’yı haritasının Doğusunda bir ada olarak göstermiş ve denizin onların dillerini öğrenmesine olanak vermediğine işaret etmiştir (Atalay, 1940; akt. Tekeli, 1985).
Adalıoğlu (2007), Kâşgarlı’nın Türk dünyası haritasının; en doğusunda yarım daire şeklinde deniz ve okyanus tarafından çevrilmiş bir ada olarak gösterilen Japonya’yı bir harita üzerinde gösteren ve günümüze gelebilen ilk dünya haritası özelliği taşıdığını belirtmektedir.
Haritanın doğu bölgesinde bir ada olarak gösterilen Japonya ilk defa bir haritada yer almıştır. Bir Japon’un çizdiği ilk Japon haritasının tarihi 14. yüzyıldır, dünya haritasında Japonya’nın yer alması için ise 15. yüzyılı beklemek gerekir (Dosay Gökdoğan, 2016). Bir plan biçiminde de olsa ilk Japon haritasının 11. yüzyılda Kâşgarlı Mahmud tarafından çizildiği bir gerçektir (Tekeli, 1985). Bu durum Kâşgarlı’ya Japonya’yı dünya haritasında ilk kez gösteren kişi unvanını kazandırmıştır (“Dîvânu Lugâti’t-Türk”, t.y).
KAYNAKLAR
Adalıoğlu, H. H. (2007). Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lûgati’t-Türk adlı eserindeki Türk dünyası haritası üzerine düşünceler ve yorumlar, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 17, 1-28.
Adalıoğlu, H. H. (2008). XI. yüzyılda Kaşgar’dan Bağdat’a Türk dünyası’nın siyasi durumu, 2. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Bilgi Şöleni Bildirileri: Kaşgarlı Mahmud ve Dönemi 28-30 Mayıs 2008, Türk Dil Kurumu, Ankara. Erişim adresi: https://kitap.ayk.gov.tr/kitap/uluslararasi-turkiyat-arastirmalari-bilgi-soleni-bildirileri-28-30-mayis-2008-kasgarli-mahmud-ve-donemi-9789751621825
Akalın, Ş. H. (2008a). Kâşgarlı Mahmud bin yaşında, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, 96(683), 479-482.
Akalın, Ş. H. (2008b). Binyıl önce binyıl sonra Kâşgarlı Mahmud ve Divanü Lugati't-Türk, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Atalay, B. (1985). Divanü Lûgat-it-Türk tercümesi, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Aydın, S. (t.y.). Kaşgarlı Mahmud ve eseri Dîvânü Lugati't-Türk, Erişim adresi: https://uludağüniversitesi.academia.edu/SüleymanAydın
Berbercan, M. T. (2017). Coğrafya terimleri sözlüğü olarak Divanü Lugati’t-Türk, Dede Korkut Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 6(12), 1-12.
Caferoğlu, A. (1974). Türk dili tarihi II, İstanbul: Edebiyat Fakültesi Yayınevi.
Caferoğlu, A. (1985). Kâşgarlı Mahmut, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara: Sevinç Matbaası.
Çelik, E. (2008). Kâşgarlı Mahmud, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, 95(676), 380-382.
Çitgez, M. (2008). Kâşgarlı Mahmud’un ilk Türk dünyası haritasına ad bilimsel bir yaklaşım, VI. Uluslararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri 20-25 Ekim 2008, 1059-1071, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Dîvânu Lugâti’t-Türk. (t.y.). Erişim adresi: https://www.tdk.gov.tr/divanu-lugatit-turk/kasgarli-mahmud-ve-divanu-lugatit-turk/
Donuk, A. (1995). Kültür tarihi açısından Divan-ü Lugat-it Türk’ün değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Dergisi, 33, 70-75.
Dosay Gökdoğan, M. (2016). Bilim tarihinde Türkler, Türk Kültüründen Görüntüler Dizisi: 91, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı.
Emet, E. (1995). Doğu Türkistan ve Çin’de “Divan-ü Lugat-it Türk” üzerinde yapılan dil ve edebiyat araştırmaları, Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Dergisi, 33, 60-64.
Ercilasun, A. B. ve Akkoyunlu, Z. (2014). Dîvânu Lugâti’t-Türk, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Genç, R. (1997). Kaşgarlı Mahmud’a göre XI. yüzyılda Türk dünyası, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları.
Hirik, E. (2019). Kâşgarlı Mahmud’un haritası ve Türk-İslâm kültüründe haritacılık, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Aktüel, 6, 16-18. Erişim adresi: https://dosyalar.nevsehir.edu.tr/e5b5a34ed5a8c4a5d97db4e51e536b9c/actuelsayi_6.pdf
İlaydın, H. (1995). “Divan”la ilgili bazı gözlemler ve düşünceler, Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Dergisi, 33, 49-55.
İltebir, A. B. (1995). Kâşgarlı Mahmut, Divan-ü Lugat-it Türk ve Doğu Türkistan, Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Dergisi, 33, 30-43.
Kafalı, M. (1995). Divan-ü Lugat-it Türk’ün tarihi coğrafya bakımından kaynak olarak değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Dergisi, 33, 92-93.
Kaşgârlı Mahmud’un Dünya Haritası. (2014, 11 Ağustos). Erişim adresi: http://galeri.genelturktarihi.net/kasgarli-mahmudun-dunya-haritasi
Kâşgarlı Mahmud’un Haritası. (2018, 27 Aralık). Erişim adresi: https://www.uygur.com/tr/kasgarli-mahmudun-haritasi/
Önder, M. (2002). Geçmişten günümüze resimlerle Türk haritacılık tarihi, Harita Genel Komutanlığı, Erişim adresi: https://www.harita.gov.tr/images/kurumsal/ResHaritaTarihi-tur_eng.pdf
Sarıcaoğlu, F. (2008). Kâşgarlı Mahmud: İlk Türk haritacısı. F. S. Barutcu Özönder (Ed)., Kâşgarlı Mahmud Kitabı içinde (121-131). Kültür ve Turizm Bakanlığı.
TDV (Türkiye Diyanet Vakfı) İslam Ansiklopedisi. (t.y.). Erişim adresi: https://islamansiklopedisi.org.tr/divanu-lugatit-turk
Tekeli, S. (1985). İlk Japon haritasını çizen Türk Kâşgarlı Mahmud ve Kristof Kolomb’un haritasına dayanarak en eski Amerika haritasını çizen Türk Amiralı Piri Reis, Türk Kültüründen Görüntüler Dizisi, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı.
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu. (t.y). UNESCO Dünya Belleği Programı, Erişim adresi: https://www.unesco.org.tr/Pages/127/124/UNESCO-Dünya-Belleği-Programı
Ülkütaşır, M. Ş. (1962). Kâşgarlı Mahmut, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
Ülkütaşır, M. Ş. (1972). Büyük Türk dilcisi Kâşgarlı Mahmut, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları